HANEFİ AVCI’NIN
“HALİÇ’TE YAŞAYAN SİMONLAR DÜN DEVLET BUGÜN CEMAAT”
KİTABI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Eylül 2010
Bugünlerde herkes Hanefi Avcı’nın kitabını okuyor veya ondan bahsediyor. Basında çıkan haberlere gore baskısı 750 binlere ulaşmış. Orhan Pamuk’un kitaplarından sonra en çok satan kitap oldu sanırım. Bu kitap hakkında sanırım nerdeyse tüm köşe yazarları bir şeyler yazdı. Bir kısmını okudum ama gördüğüm kadarıyla her biri kitabı kendi bakış açısından sadece bazı bölümleri üzerine yorum yaptı. Kitabın genel bir değerlendirmesini yapanı görmedim. Yapan olduysa da ben okumadım. Onun için kitabı okuduktan sonra bu kadar gürültü koparan bir kitap hakkında ben de genel olarak bir değerlendirme yapmak istedim.
Önce kitap hakkında ne düşündüğümü söyleyeceğim, sonra da bu kitabı neden yazmak istemiş olacağını irdelemeye çaılşacağım.
Kitap 2 bölümden oluşuyor. Birinci bölüm ve 588 sayfalık kitabın 394 sayfası “Devlet”e ait. Bu bölümde kendi meslek geçmişini nasıl polislik ve istihbarat yaptığını anlatıyor. Bu anlatımları daha ziyade kendi methiyesi olmakla birlikte devletin güvenlik kuvvetlerinin mekanizmalarının 1970 ler ve 80 lerde nasıl çalıştığını, veya çalışmadığını, ne hatalar yapıldığını, nasıl bir mentalitenin hakim olduğunu örnekleriyle anlatıyor. Bu sistem içerisinde kendi konumunu ve kendisinin bu çarpıklığın içerisinde nasıl fedakar bir şekilde görev yaptığını örnekleriyle izah ediyor. Açıkça söylemese bile kendisinin de işkence sisteminin bir parçası olduğunu itiraf ediyor. Bu yazdıklarının doğru olduğuna eminim. Aslında bu bölüm bir itirafname gibi. Sanki hidayete ermiş de günah çıkarıyor. Herşeyin “akıl” ve “bilim”e uygun olması gerektiğini bunun yapılmadığını Türk devletinin ne kadar hantal olduğu gibi konuları açıklıkla anlatıyor.
Bu bölümde PKK, Cem Ersever, Mahmut Yıldırım (Yeşil), Susurluk, faili meçhul cinayetler gibi Türkiye’yi yıllarca meşgul etmiş ve halen meşgul etmekte olan konular hakkında oldukça detaylı ama gayet yalın bir üslupla bilgiler veriyor. Açıkça söylemem gerekirse bu konularda pek çok kitap, makale okumama ragmen bir kafa karışıklığım vardı. Yazılanları okuyunca olayları daha net olarak görmeye başladım.
Bu bölümün sonunda devletin nasıl olması ve nasıl işlemesi gerektiği konusunda bazı teorik değerlendirmeler yapıyor. Bu konuda biraz eksik ve hatalı yazdığı kanısındayım. “Devlet” teorisi biraz zayıf kalıyor. Bence bu konuyu biraz daha incelemesi gerekirdi.
2.bölüm ise Fettullah Gülen Cemaatinin polis içinde yapılanması ve nasıl çılgın bir şekilde kendilerine mani olacak insanları polisin elindeki teknik imkanlar ve organizasyonları sayesinde pasifize ettiklerini veya hapse yolladıklarını çoğunlukla açıkça dellileriyle ve belgeleriyle ortaya koyuyor.
Bu arada şunu söylemeliyim ki kendisinin de “Cemaat”ten olduğunu saklamıyor.
Evet bazı yerlerde olaylar hakkında somut delliler ortaya sürmese de, yıllardır gerek bu teşkilatın içerisinden gerekse cemmatten birisi olarak pek çok bilgiye sahip olacağını ve gerekli yerler ve kişilerle temasının ve bilgi kaynaklarının olacağını anlamak güç değil. Onun için analizlerinin doğru olduğuna eminim.
Tabiatıyla bu bölümün en çarpıcı mesajı cemaatin emniyet, ordu ve yargı içinde nasıl yapılandığını, her yerde casusları olduğunu ve neler yapabileceğini anlatmasıdır. Burada önemli olan husus ise hükümetin bu konuda hiçbir şey yapmadığının altını çizmesidir. Okuyunca hakikaten durumun ne kadar vahim olduğunu ve böyle giderse cemaatin sisteme tamamen egemen olacağını ve hürriyetlerimizi nasıl yok edeceğini anlayabiliyorsunuz.
Mesela insanların izlenmesi ve dinlenmesi konusunda Türkiye’de eline telefon alan herkesin dinlenebileceğini 7,000 istihbarat elemanı olduğunu ve istedikleri herkesin takip edilebileceğini, her yere kamera ve dinleme cihazları yerleştirilebileceğini, emniyetin yargıyı nasıl kandırarak dinleme izinleri aldığını öğreniyorsunuz. Bunlar paranoya mı? Sanmıyorum. Örneklerini her gün görüyoruz.
Pekiii bu kitap durup dururken neden ortaya çıktı? Hem de Cemmat’in önemli bir üyesi tarafından yazıldı? Şimdi bunu inceleyelim: Bu konuda çeşitli ihtimaller olabilir.
- Kitabın sonunda kendisinin açıkladığı nedenlerle. Yani, Cemaat’in artık yolundan çıktığını, çılgınlaştığını ve buna son vermek gerektiğini ve bu konuda birisinin çıkıp bunlara dur demesi gerektiği. Buna inanabilirsiniz. Kendisinin geçmişine bakarak böyle bir cesarete sahip olduğunu, dürüstlüğü ve hürriyet aşkı ile idealist bir şekilde böyle bir atılım yaptığını düşünebilirsiniz. Bu ihtimallerden sadece birisi.
- Diğer bir ihtimal ise Cemaat’in emniyet, yargı ve ordu içerisindeki yapılanmasının artık kontroldan çıktığını, gücün tadını aldıklarını ve Fettullah Hoca’nın emir ve talimatlarını dinlemedikleri ve Hoca’nın talimatıyla Hanefi Avcı gibi birisine böyle bir kitap yazdırılarak bunların zapt-ı rapt altına alınmalarını sağlamak. İkinci bölümde cemaatin bir iç yazışması birebir veriliyor. Ancak burada sorulacak sorular şunlar: 1) Bu belgede neden bazı maddeler atlanmış ve yazılmamış? Niye … olarak geçiştirilmiş? 2) Hanefi Avcı bu belgeyi niye koymuş? Acaba Cemaat içinde bir gizli savaş mı var? İki ayrı grup birbiriyle kavga halinde mi?
- Başka bir olasılık da Cemaati artık kontrol altına alamayan hükümetin Hanefi Avcı’ya bu kitabı yazdırmasıdır. Zira hükümet her ne kadar başlarda Cemaat’i kullandıysa da ve Cemaat’te AKP’yi desteklediyse de artık hükümetin bunlara ihtiyacı kalmamış olmabilir ve bunları tasfiye etmek istemesi olasılığı. Kitaptan anlaşıldığına göre Cemaat emniyet içerisinde öyle bir organize olmuş ki ele geçirdikleri İstihbarat Daire Başkanlığına ne İçişleri Bakanı ne de Emniyet Genel Müdürü girebilmektedir. Burası tamamen Cemaat’in kontrolu altındadır. Kitap yayınlandıktan sonra Hanefi Avcı hakkında hiçbir işlem yapılmamış ve kendi isteği ile merkeze alınmıştır. Bu sizce manidar değilmi?
Sorulan sorulardan bir tanesi de “Bu kitap niye tam referandum da önce çıktı?” dır. Bu soruya cevap vermek de sanırım biraz yukarıda saydığım yazım sebepleri incelenerek mümkün olacaktır. Eğer yazma nedeni birinci nedense Hanefi Avcı tek başına Cemaat ve hükümet savaş açmış ve referandumda “hayır” oylarının çıkmasını istemiştir. Yok eğer bunu Cemaatin bir grubu yazdırdıysa “Bakın biz hürriyet ve demokrasi aşığıyız, “hayır” oyu vermeyin biz bunları hizaya getireceğiz” mesajı mı verilmek istendi? Eğer hükümet yazdırdıysa “Ey ‘hayır’ oyu verecekler bakın biz bunları temizleyeceğiz bize “evet” oyu verin” mesajımı verilmek istendi?
SONUÇ:
Hangi düşünce de olursanız olun bu kitabın birisinin çıkıp “Kral Çıplak” demesi olduğunu anlayacaksınız.. Bu kişi hem de kendi içleriden biri. Yazılanlar abartı ve yalan değil. Gerek Devlet’i gerekse Cemaat’i eleştirirken verdiği bilgilerin yanlış olduğunu sanmıyorum. Zaten hiç kimse de çıkıp “bunlar yanlış, kafadan sallama olaylar” demedi. Okumadıysanız okumanızı öneririm.
Türkiye büyük bir değişim geçirmekte. Yıllar önce atılan tohumlar bugün meyve vermeye başlamış ve artık sistem bunların eline geçmiştir. Bu değişikliği kimler istiyor ve niye istiyor? Hakikaten Türkiye sağlıklı bir demokrasiye mi doğru gidiyor yoksa sivil bir diktatörlüğe mi? Benim düşüncelerimi bilenler benim bu gidişin sağlıklı olmadığına inandığımı bilirler ve şu anda yapılanların arkasındaki sırların ve güç mücadelelerinin bundan en geç otuz yıl sonra (dengeler değişirsse belki de daha erken) ortaya çıkacağını ömrümüz yeterse hep birlikte göreceğiz. Şu anda Türkiye’de müthiş bir gücü ele geçirme savaşı var. Bakalım kim galip gelecek. Biz sıradan insanlar ancak oylarımızla ve düşüncelerimizi açıkça ifade ederek bu konuda bir şeylere yapabiliriz. Umarım her şey iyiye gider.